12 Haziran Seçiminin Galibi

12 Haziran seçimi propaganda faaliyetleri son hızıyla devam ediyor. Seçime katılacak olan tüm siyasi partiler plan ve projelerini halka anlatma konusunda var gücüyle çalışmalarını meydanlarda, kahvehanelerde ve Anadolu' nun tozlu yollarında sürdürmektedirler. Seçim takvimi yaz dönemine rastlamasına rağmen miting meydanları halkın yoğun ilgisine sahne olmaktadır. Neyse ki bu yıl havalar henüz tam anlamıyla ısınmadan bu süreç sonlanacak gibi görünüyor.

Bugüne kadar yapılan seçim propagandaları geçmiş yıllara nazaran farklı bir alana yöneldi. Anımsadığım kadarıyla siyasi partiler propaganda dönemlerinde öncelikli olarak kendi programlarını açıklar, yapmak istedikleri çalışmaları topluma anlatırlar ve yapacakları bu çalışmaların değerlendirilmesi sonucuna göre de halktan oy isterlerdi. Bu dönemde nedendir bilinmez sanki bu çizgiden ya farkında olunmadan ya da kasıtlı olarak ayrıldığını sezinliyorum. Siyasi partiler daha çok liderlerinin ve milletvekili adaylarının açıklarını arama yöntemini propaganda malzemesi olarak kullanmayı bir alışkanlık haline getirdiler. Başlangıçta bu tür propagandalar toplum nazarında iyi bir propaganda malzemesi gibi görünüyor olsa da birkaç kez tekrarlandığında bu kez ters tepki vermeye başlıyor.  Umarım bundan sonraki dönemlerde siyasi parti lider ve yöneticileri bu konuda daha duyarlı olurlar. Hoş olmayan bu olayların toplumda beğeni görmemesi sonucunda aslında siyasi parti liderleri de bunun farkında oldukları için son haftalarda bu tür sansasyonel söylem ve demeçlerden özellikle kaçınıyorlar.

Demokrasilerde seçimler, halkın biriken sorunları karşısında çözüm arayışlarındaki son noktalardan biridir. Siyasi iktidar beğenilir ya da beğenilmez, bunu toplumun her kesimi anlayışla karşılar. Zaten bir ülkede bir dönemler el üstünde tutulan liderler ve partileri zaman içinde bu popülerliklerini kaybederler ve hatta unutulur giderler. Çok eskilere gitmeye gerek yok... Almanya Sosyal Demokrat Parti (SDP) genel başkanı Willy Brandt (1969-1974), Helmut Schmidt (SPD - 1974-1982), Helmut Kohl (CDU - 1982-1998) bu ülkenin efsane başbakanları olarak dönemlerinde kabul görmüşlerdi. Ancak belirli bir dönemden sonra toplum farklı politika ve yüzler istediğinden dolayı görevlerini bırakmak zorunda kalmışlardır. Bugün ise siyaset arenasında bunların isimlerinden hiç bahsedilmemektedir.    Bir başka örnek olarak İngiltere' nin Demir Leydi lakaplı efsane bayan lideri Margaret Thatcher' i (1979-1990)  verebiliriz. Bunlar ve bunlar gibi daha pek çok lider ülkelerine uzun yıllar hizmet etmişler, dönemlerinde ülkelerinin gelişmesi, toplumlarının refahı için başarılı politikalar üretmiş ve de uygulamışlardır. Bugün bunların yerine yeni, sağlıklı, toplumu memnun edecek politikalar üretecek liderler aranmaktadır. 12 Eylül askeri dönemi sonrasındaki  siyasi sürece baktığımızda benzer liderlerin bizim ülkemizde de olduğunu görebiliriz.    

12 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkacak siyasi tablo ne olursa olsun bu sonuçtan bütün siyasi partilerin memnun olduğunu göreceğiz. Aslında her zaman en çok oyu alan siyasi parti seçimin tek galibinin her zaman kendisi olduğunu vurgularken oylarını artıran diğer siyasi partileri seçimin mağlubu olarak ilan eder. Aslında siyasette iktidarı ve muhalefeti ile sonucun tüm siyasi eğilimleri mutlu etmediği seçimler görülmemiştir. Hatta bazen öylesine ilginç görüşler ortaya atılır ki her parti seçimden galibiyetle çıktığını iddia eder. Gerçekten de öyle olmaktadır.  13 Haziran sabahı bunun gerçek olduğunu bizde bir kez daha göreceğiz. Peki bu nasıl olacak derseniz açıklaması gayet basit.  Bunun birinci nedeni seçimler her 5 yılda bir yapıldığına göre bu süreçte ülke nüfusu yerinde durmuyor sürekli olarak artmaktadır. Bu artan nüfustan dolayı her siyasi parti kendi kısmetine düşen payı almaktadır. Bir diğer neden 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimlerde kayıtlı seçmen sayısı 42 milyon 533 bin 041 idi.  Hatırlayacağınız gibi YSK' nın bir açıklamasında 12 Haziran 2011 günü yapılacak olan seçimlerde 52 milyon 758 bin 907 kayıtlı seçmenin oy kullanacağı bildirilmişti. Artış oranı yaklaşık 10 milyon seçmen. Bu durumda bana göre seçime katılan bütün siyasi partiler oylarını bir önceki seçime göre azımsanmayacak oranda artırmış olacaktır. Bu oy artışını da başarı olarak hanelerine yazacaklardır. İyi ama bu seçimin gerçek galibi kim olacaktır?

Bu sorunun yanıtını vermek bardağın hangi tarafına bakmak istediğimize bağlı. Biz bardağın dolu tarafını mı yoksa boş tarafını mı görmek istiyoruz? Bana göre asıl önemli olan da bu. O zaman insanın aklına şu soru geliyor. Peki o zaman bu kadar atıp tutmalar, liderlerin birbirlerini suçlayıcı tavırları niye? İnsanlar arasındaki bu kutuplaşmalar ve nefret duyguları neden yeşertilmeye çalışılıyor. Yoksa birileri bu olumsuzluklardan medet mi umuyor? Sanırım asıl cevaplanması gereken en zor soru da bu olsa gerek. Zaten bizler bu soruyu sağduyu ile yanıtladığımızda tüm problemler bitmiş, birbirimizi daha çok ve içten sevmeye başlayacağız gibime geliyor. Bugün Türkiye' de pek çok sağduyu sahibi insan bunları görüyor ve rasyonel bir biçimde de yorumlayabiliyor. O nedenledir ki tüm bu olumsuzluklara rağmen şenlik ve karnaval havası atmosferinde bir propaganda süreci izliyoruz.

13 Haziran sabahı Türkiye üzerinde bir başka güneş doğacak, insanlar bir başka umutlarla güne merhaba diyecekler. Ancak işsizlik, eğitim, sağlık, ekonomik vb. ülke sorunlarının pek çoğu çözülmemiş olacaktır. Bu noktada birbirimiz kandırmayalım ve gerçekçi olalım. Tüm bunlara rağmen bizler gelecek günlere daha ümitvar ve halisane duygularla bakacağız ve de bakmalıyız. Ben bu seçimin sonucundan bir kişinin galip olarak çıkacağına inanıyorum. O kişi Türk halkı ve Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Zaten önemli olan da onun kazanması değimli?


Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest Addthis