Adana Sanayisinin Dünü ve Bugünü

Adana sanayisinin dünü, bugünü ve yarını ile ilgili soruya Adana' da göreve başladığım 1988 yılından itibaren hep muhatap olmuşumdur. Bu soruya çok sık muhatap oluşumun nedeni özellikle ilimize ait sanayi kuruluşları ile KOBİ olarak  tanımlanan işletmeleri yakından tanıyor olmamdı. Doğruyu söylemek gerekirse bu sorunun yanıtının ne olduğunu bende hep düşünmüşümdür. Kendi değerlendirmelerime göre de geçmişle kıyasladığımda eskiye oranla çok daha iyi seviyelerde olduğu konusunda kanaate sahiptim. Ancak 2012 yılında yaşamış olduğum bir olay bu kanaatimin tamamıyla değişmesine neden oldu. Müsaadenizle ben kanaat değişikliğine neden olan olayın ne olduğunu yazımın sonunda açıklayacağım. Önce "Neden son bir yıla kadar hep Adana sanayisinin geçmişe göre hep gelişmekte olduğunu düşünüyordum" bunu açıklayayım.

Adana ya tayin olmamın nedeni Merkez End. Meslek Lisesi' nde CNC bölüm ve CAD/CAM laboratuarının kurulması ve eğitim öğretim alanında devreye alınmasıydı. O yıllarda CNC teknolojisi ülkemiz için oldukça yeni bir teknolojiydi. Bırakın CNC takım tezgahlarını, CAD ve CAM programlarını, işletmelerin hiçbirinde bilgisayar dahi yoktu. 1989 yılındaki CNC bölümü ve CAD/CAM laboratuarının açılışı, başta o zamanın valisi Recep Birsin Özen, milletvekilleri olmak üzere tüm kurum müdürleri, ulusal ve yerel basının katılımıyla oldukça şaşalı bir biçimde gerçekleştirilmişti.  Bunun nedeni daha Adana da hiçbir işletmede CNC takım tezgâhı bulunmazken Endüstri Meslek Lisesi' ne 19 adet CNC takım tezgâhı ve 24 adet bilgisayarla CNC alanında eğitim öğretime başlanılmış olmasıydı. O yıllarda işletme sahiplerine CNC takım tezgâhları ve teknolojilerinden bahsettiğimde pek çoğu CNC' yi "Siyasi" olarak telaffuz ediyorlardı.    Ancak çok geçmeden ilk CNC torna tezgâhı 1992 yılında Karşıyaka sanayi sitesinde bulunan bir işletmeye gelmişti ve böylece işletmeler bu teknolojiyle tanışmaya başlamış oldu.

İşletmelerin başlangıçta bu tür teknolojileri geçişi oldukça uzun zaman aldı. Bunun başlıca nedenleri, işletme sahiplerinin CNC ve bilgisayar teknolojilerine uzak olmaları, tezgâh alımındaki finansal sıkıntılar ve daha da önemlisi bu tezgâhları kullanacak olan teknik eleman eksikliğiydi. İlerleyen yıllarda yavaş da olsa bu sorunlar birer birer aşıldı. Bugün geldiğimiz noktada Adana ili sınırları içerisindeki küçük ve büyük boyutlu işletmelerde yaklaşık 650 civarında CNC takım tezgâhı mevcuttur. Buna paralel olarak CAD/CAM programlarını kullanan işletmelerin sayısı da azımsanmayacak sayıdadır. Ayrıca bugün hiçbir işletme yukarıda vurguladığımız kaygıların hiçbirini taşımamaktadır. Bunda CNC bölümünden mezun olan öğrencilerimizin görevlerini başarıyla yapmış olmalarının payı azımsanmayacak ölçüdedir. Bir başka açıdan bankacılık ve leasing alanındaki kolaylıklar, devletin bu tür ileri teknoloji içeren yatırımlara yönelik KDV vb. desteklerini de unutmamak gerekir. Son yıllarda CAD/CAM programlarına verilen yazılım desteği ve istihdam desteklerini de hatırlatmakta yarar vardır.

Daha düne kadar düzgün bir sanayi sitesine sahip olunmazken bugün ilimizde bulunan sanayi sitelerinin sayısını saymakta ben zorlanmaktayım. Organize sanayi bölgesi olarak istenilen seviyenin yakalanmamış olmasına rağmen KOBİ boyutundaki işletmelerin faaliyette bulunduğu planlı sanayi siteleri bakımından oldukça iyi bir çizginin yakalandığını görmekteyiz.  Bu da bize ilimizde KOBİ ölçeğindeki işletmelerin çok iyi bir çizgide oldukları kanaatini güçlendirmektedir. Tabiki bu boyuttaki işletmelerin pek çoğu fason imalat dediğimiz yedek parça imalatını gerçekleştirmektedirler. Bu tür işletmelerin kendilerine özgü imalatları, markaları, imalatlarına ait teknolojik yenilikleri bulunmamaktadır.  Ancak yine de bu tür işletmelerin hakkını da yememek gerekir. Bunlar dışarıdan ithal ettikleri teknolojileri en üst seviyede ve verimlilikte kullanabilmektedirler. Hatta kendilerince bu sistemleri modifiye ederek ilave özelliklerde katmaktadırlar. Geçmişte sadece tarım makinelerinin kırılan parçalarının kaynaklarının yapılabildiği, sanayi denilince çırçır fabrikalarının ilk olarak akla geldiği Adana' da bugün imal edilen makine parçaları dünyanın pek çok gelişmiş ülkesine ihraç edilmektedir. Almanya' da imal edilen hızlı tren ve Skorsky helikopterlerinin parçalarının Adana' da imal edildiğini biliyor muydunuz? Tüm bunlar insanı gururlandıran ve kulağına hoş gelen şeyler.

Aslında bugün ülkemizin hangi köşesine bakarsak bakalım bu noktalara ulaşamayan teknolojik yeniliklerin olmadığını görüyoruz. Bu fotoğraf karesi gerçekten çok harika. Ancak bu teknolojik ürünlerin ne kadarının know how denilen teknolojik alt yapıları bize ait, ne kadarı yüzde yüz Türk bilgi, birikim ve sermayesi ile üretilmektedir diye sorduğumuz da maalesef aldığımız yanıt hiç mi hiç tatmin edici değil, bilakis üzücüdür.

Şimdi ben bu fotoğrafı bir başka açıdan da okumak istiyorum ve bunun için CNC tezgâh sayısından yola çıkmak istiyorum. Dikkat edilirse yukarıda vurguladığım gibi CNC tezgâh sayısı son 25 yılda 650 kat artmıştır. Peki geçen bu süreç içerisinde ilimizde yaşayan insanların gelir ve refah düzeyleri ne kadar artmıştır hiç düşündünüz mü? Yoksa gerilemiş midir? Yirmibeş yıl önce üretilen ürünlerden hangileri üretiliyor, miktarlarında ne kadar artış olmuştur? Çukurova ülkemizin pamuk, narenciye, sebze ve meyve havzasıydı. Bugün pamuk bitti buna bağlı olarak tekstil öldü, narenciye ise can çekişiyor.  Verimli tarım alanları da devasa alışveriş merkezlerine tahsis edildi. Portakal ve karpuz artık Adana dışından getirilip "Yeşilevler bağ malı" diye satılmaktadır.  Elde kalan mümbit tarım alanları da İsrailli firmalar kiralıyorlar ve sahiplerini de bekçi olarak çalıştırıyorlar.

İleri teknoloji ve teknolojik ürünlerin ülkemizde kullanılması oldukça faydalı ve de başarı olarak kabul edilmektedir. Ancak bu tür teknolojileri ne kadar çok kullanırsanız ülke olarak dışarıya bağımlılığınız o kadar fazla olur. Örneğin bir CNC takım tezgâhını ele alalım. Böyle bir tezgâhın bir aylık kazancının minimum %70 i tezgâh taksitleri (ithal oldukları için yabancı ülkelere), kesici takım, aparat, kesme sıvıları, kızak yağları, yazılım programları ve malzeme giderlerine harcanmaktadır. Geri kalan %30  ise vergi, elektrik, işçilik ve işletmeye kalan kârı içermektedir. Burada dikkat edilecek olursa harcama kalemlerinin büyük bir bölümü yurtdışından ithal edilen malzemelere gitmektedir. Bu nedenle bizler bu tür tezgâhlara ait gider kalemlerini ülkemizde üretmediğimiz sürece hep ürünleri ithal ettiğimiz ülkeler için çalışacağız.

Şimdi yazımın ilk paragrafında bahsettiğim fotoğrafa dönelim. Bu fotoğrafı 2012 yılı Mayıs ayında Tarsus’ un ara mahallerinden birinde hafta sonu fotoğraf çekimi esnasında kasa imalatçısı bir atölyede çekmiştim. Fotoğrafa dikkatlice baktığımızda çalışmakta olan şerit makinesinin imalat yılının 1953, imalat yerinin ADANA ve imalatçı firmanın ise ANADOLU MAKİNE SANAYİİ olduğunu görüyoruz. Yıl 1953, yaklaşık 60 yıl öncesi… O tarihte henüz bizler doğmamışız bile. Ancak ilimizde böylesi bir ürün rulmanları hariç olmak üzere, modeli, dökümü, işlemesi velhasıl her şeyiyle  imal edilmiş ve bugün tabiri caizse “saat gibi” çalışmaktadır. Peki bu işletmeden bugün eser varmı, böyle bir işletmeyi bilen tanıyan varmı diye pek çok kişiye sordum maalesef aldığım yanıt “hayır” oldu.

Bugün ilimizde böyle bir ürünü A’ dan Z’ ye üreten fabrika varmı? Yanıt yine aynı… O zaman ben bugün gelinen noktada Adana sanayisinin kendisine has ürün imalatı ve marka anlamında gelişmediğini, bilakis gerilediğini düşünüyorum. Yurt dışından teknoloji transferi ve yeni teknolojilerin yedek parça imalatında kullanma anlamında ise geçmişe göre oldukça ileride olduğunu söylüyorum. Bunlardan hangisi ülkenin gelişmişliğinin ölçüsüdür bunun takdiri de siz okurlarındır.


Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest Addthis